Niler Albayrak’ın haberinin altına beş gün içinde tam 568 okur yorumu gelmiş. Bu yorumlar yığını marjinal desek değil, toplumsalın içinde matematiksel istisna desek o da değil.
Velhasıl bakıp görelim, homofobi ve transfobi kimleri, neleri birleştiriyor!
İçinden geçtiğimiz günler, iktidarın çok fazla konuştuğu, dahası hegemonik söyleme eklenen toplumsal dokuyu da her fırsatta “konuşmaya” çağırdığı günler. Yeni medya olanakları ile birlikte, seçim öncesi atmosferde “konuşan Türkiye”nin ayrı bir dillendiğini görüyoruz. Bu doğrultuda ben bu yazıda, Niler Albayrak’ın bir trans birey olarak CHP’den milletvekilliği aday adaylığının kesinleşmesi ile ilgili bir haberin altını dolduran “okur yorumlarından” bahsedeceğim. Peşinen söylemeli; mevcuttaki konuşkanlığın niteliği bizlere hiç iyimser bir kapı gösteremiyor.
Haber şu: Niler Albayrak CHP İstanbul 3. Bölgeden milletvekili aday adayı oldu. Albayrak’ın haberi merkez medya tarafından görülmedi ama http://www.haberler.com/ diye bir sitede Türkiye’nin ilk transseksüel kadın milletvekili adayı olarak duyuruldu. Cinsel yönelimi nedeniyle yaşamın her alanında baskı ve dışlanmaya uğrayan, bundan dolayı okulundan ayrılmak ve ailesini terk etmek zorunda bırakılan, seks işçiliği ile geçinmek dışında seçeneği olmayan Albayrak, zorlu yaşamından mücadele örgütlemiş kişilerden biri. Yaklaşık 20 yıldır aktivist politik mücadelenin, insan hakları mücadelesinin içinde. Kendi ifadesiyle “ömrü LGBTT mücadelesi ile geçen”, milletvekili aday adaylığı kararında da LGBTi mücadelenin desteğini arkasına almış olan Albayrak, bu kararını mücadelenin bir parçası olarak ifade ediyor. “Bize imkân verildiğinde neleri başarabileceğimizi ispat etmek istedim”, diyor.
Albayrak’ın haberinin altına beş gün içinde tam 568 okur yorumu gelmiş. Bu yorumlar yığını marjinal desek değil, toplumsalın içinde matematiksel istisna desek o da değil. Zira 568 gayretkeş okur yorumu hiç az değil; ayrıca bunların internet erişim ayrıcalığı olan sınırlı bir toplumsal grup içinden süzülmüş olduğunu hesaba kattığımızda, toplumun bu konudaki tutumu ile ilgili iyimser olmamız çok daha zorlaşıyor. 568 okur yorumu içindeki, cinsiyet kimliğine dönük hasbelkader eleştirel ve insan haklarına duyarlı yönde tutum alabilmiş yaklaşık 15 yorumu bir kenara ayırarak devam edelim.
Haber ile ilgili yapılan “okur yorumları”nda neler yok ki! Noktasına virgülüne dokunmadan izleyelim: Bir safta Albayrak’ın adaylığını “utanç verici” bulan, “bu ne rezillik” diye bağıran, “size bidaha oy verirsem atamızın kemikleri sızlıyodur, Vallahi midem bulandi” diyen, “ya arkadaş rezil etmeyin partiyi beee” diye haykıran, “Bu halleremi gelecektik yazik!” diye hayıflanan ve bir daha CHP’ye oy vermeyeceğini deklare eden, hatta “anlam veremiyorm takıldım kaldım”, diye şaşkınlıktan donakalan ihtimal CHP’nin seçmenleri var. Beri safta ise dillerinden hakaret ve küfür saçılan, geniş bir politik tutum ve kimlikler yelpazesine yayılan diğer tüm konuşkanlar yığını… Velhasıl bakıp görelim, homofobi ve transfobi kimleri, neleri birleştiriyor!
“Homofobi imandandır” diyen mi ararsınız, milletvekili adayına dönük “recmedin” şeklinde emir buyuran mı, yoksa “götürüp işid’ e teslim edin, onlar ne yapacaklarını bilirler” diye akıllar veren mi!… Yeni medya “nimetini” ekmeğin arasına koyulmuş pilav gibi tüketen bu “okur” kalabalıkta “allah helak etsin inşallah sizi” diye beddualar edenler de var, “sen ne dedgn farkıdamsn hıc mı kuran okmdn”, diyerek kuran’a çağıranlar da, eh haliyle Lut kavminden bahis açanlar da…
Sayfadaki transfobik hezeyan yerinde duramıyor, okurlar arasında ayrı bir şiddet ve hakaret dalgası sahne buluyor. Albayrak’ın adaylığına dönük olumlu ve destekleyici yorumlar yazmış olan az sayıda okur, sorgusuzca saldırı ve hakarete uğruyorlar. “Salak herif”, “sen de mi aynı cinstensin”, “nonoş”, “şapşal asalak”, “beyni olmayan varlıklar”, “kara cahil seni”, “viziten kaç para” vb. saldırılar ile adeta söylemsel linçe uğruyorlar. Böylelikle okurların fikrini çağıran bu müzakere alanı banal ve çamur bir kavga diline doğru evriliyor. Yorumlarda sarf edilen bazı nefret ve hakaret ifadelerini yeniden üretmemek adına buraya hiç yazmıyorum bile.
Habere dönük yorumlardaki nefret sınır tanımıyor. Toplumdaki norm düşüncenin mütemmim cüzü gibi işleyen transfobik şiddet dili kendinden taşıyor, su üzerinde yayılan dalga gibi başka kimlik gruplarına doğru saçılıyor. Bir kişi “Travestilerin 90 ı kürt.Zeki müren bile makedon göçmeni..” sözleriyle cinsiyet kimliği ile etnik kimliği nefret dili ile sımsıkı bağlıyor. Diğer bir ses karşısındaki okura “ermenimisiniz oğlum siz neden dinimizle dalga geçiyorsunuz”, diye çıkışıyor. Cinsiyetçi saldırısının boyutlarında bir başka kanırtıcı ve sığ zekâ (o kendini yaratıcı sanıyor) örneği ise şu pek özgün (!) cümleyi yumurtlamadan edemiyor. “Chp nin agir topu kesin iktidarsiniz sibel kekiliyide alin”. Bu saldırı çemberinde Aleviler de atlanmamış elbette. Yoruma gelin: “CHP dedesi vardı ebesi yoktu oldumu birde ebesi sakın mum sönmesin dede ile ebesini karıştırırsınızbunlar ?”.
Konu trans kimlikler olunca, ezilen kimlik kategorileriyle egemen olanların aynı dilde buluştuğunu gözlemlemek ayrıca iç kırıcı ve fakat gerçek. Örneğin Kürtler travestidir saldırısına karşı bir lafazan cevabı yapıştırıyor: “Kürt mü ne maloz sun montofon kafalı Kürt nonoş görmedik hiç Bursadan çok çıtı galiba zoruna gitmiş seninde bellii belli.” Kullanıcı isimleri anonim olmakla birlikte, yine de, ne yazık ki yorumlardaki nefret diline şevkle destek sunan kadınların sayısının da hiç az olmadığı anlaşılabiliyor. Sözün özü, bu çemberin içinde birçok muhalif kimlik kategorisine ait insan da var.
Okurlardan biri Albayrak’ın adaylığına dönük tepkisini “Burası Survivor, burda şaka yok. Herşey gerçek”, sözleriyle ifade ediyordu. Bu yazıda ise aynı cümle, toplumdaki homofobi ve transfobinin gerçekliğine vurgu yapmak adına başlığa çekildi: Doğrudur, toplumdaki nefret ve linç dilinin boyutları şaka değil, kaygı uyandırıcı ölçüde gerçek. Nitekim Albayrak’ın milletvekili aday adaylığı haberi turnusola dönüşüyor ve bize şunu gösteriyor: Kafalardaki “misak-ı milli” sınırları yıkılıyor, gelin görün ki LGBTİ kimliklere dönük “ortak düşman” algısı yıkılmıyor.
Barthes bir zamanlar “Faşizm susma memnuniyeti değil söyleme mecburiyetidir”, demişti. Burada gördüğümüz ise biraz daha farklı bir örnek: Yeni medyanın olanaklarını talan eden, hegemonik olanın dilinden konuşan bir tür “söyleme hezeyanı” karşımızdaki. Tüm ses ve fikir alanını nefretle, şiddetle ve bağırarak doldurma iştahı; saldırgan bir korku. Bu yorumlardaki cümleler anonim isimler altında, kişinin tespit edilemeyeceğine dönük bir güvenle yazılıyor. Nitekim ilgili haber konusundaki yorumlarda faşist dilin en rahat, banal ve agresif halini görüyoruz. İfade ve eylem özgürlüğünün açıktan takibe ve saldırıya uğradığı Türkiye konjonktüründe, ilginç bir şekilde “dokunulmazlık” kazanmış bu nefret kalabalığı bize şunu düşündürüyor: Anonim isimler altında yazılan okur yorumlarında asıl anonimleşen faşist dil ve zihniyetin kendisi; nefret dili neredeyse ifade özgürlüğünden sayılacak ölçüde olağanlaşıyor. Ne diyorduk? Yeni medyanın demokratikleştirici etkisinden mi söz ediyorduk? Sanırım bu örnekler ışığında onu bir daha düşünmeliyiz.
Sonuç olarak: Kaygı duyuyoruz. Peki şaşırıyor muyuz? İyi bir reflekstir şaşırmak bence; hiçbir zaman analiz ile yatıştırılmasın, bilgi ile kanıksanmasın. Şaşkınlıktan donakalmak için ise hiç vaktimiz olmadı bizim, olmasın zaten. Önümüzde bir seçim (daha) var: Niler Albayrak ile birlikte, dayanışmayla….