Akşam’dan Erçin Dağ Eysen’in röportajı…
Bize biraz oyunculuğa karar verme sürecinden bahseder misiniz?
Bir sabah uyandım ve kendimde bir tuhaflık olduğunu hissettim. Kalbim ağrıyordu. Herhalde 5 yaşında filandım. Hayatın güzelliklerine başka gözlerle bakıyordum. Dünya beni başka türlü büyülüyordu. Bir çocuğun kederlenmemesi gereken şeylere kederlenip, gülmemesi gereken şeylere gülüyordum. Kendi kendime “Ben ya bir kuğuyum ya da bir sanatçı! ” dediğimi hatırlıyorum. O zaman için sanatçı olduğuma karar vermiştim ama yıllar içinde yanıldığımı anladım. Ben bir kuğuyum.
Okul döneminde gelecekle ilgili nasıl hayalleriniz vardı? Geriye dönüp baktığınızda şu anki hayatınızla parallellik gösteriyor mu?
Geriye dönüp bakma konusunda bir aczim var. Tanrı bana bu yeteneği vermemiş. Geçmişi ve geleceği bilmiyorum. Hayallerim sürekli değişkenlik gösterdiğinden geçmişte ne istediğimi hatırlamıyorum. Şimdi ise kendim olmayı hayal ediyorum.
BAŞARILARIMI TAKDİR EDERSEM, UÇAMAM
Bugüne kadar yaptığınız filmlerin hemen hepsinden ödül aldınız. Bu ödüller egoya tavan yaptırıyor mu?
Kendi başarılarımı çılgınca takdir etmek noktasında kalırsam, uçamam. Ve hayatta yapmak istediğim tek şey uçmak. Herkesin bilmesini isterim ki, her zaman akşama ne giyeceğimi ödülün kendisinden daha çok düşündüm. Renklerin içinde kayboldum ve bu bana kendimi harika hissettirdi. Oscar törenine bir Salvador Dali tablosu gibi gitmeyi hayal ediyorum.
Nasıl bir projede yer almak sizi heyecanlandırır?
Bir erkek, bir “travesti”, bir rahip, bir itfayeci, bir çakra açıcı, bir nefes terapisti, bir yedek subay ve belki de bir yeniçeri… Beni bu rollerde oynatacak herkesten senaryo bekliyorum…
TELEVİZYONDA PARTNERİM KIVANÇ TATLITUĞ OLUR
Bir rolü canlandırmak için sınırlarınız var mı?
Soru soyunmamla ilgili ise, tamamen hava şartlarına bağlı. Mekân yeterince ısıtılıyorsa “hayır” cevabım, sinemayı üzer.
Sinema da bu kadar başarılıyken sizi neden bir dizide başrolde göremiyoruz?
Çünkü kendime Kıvanç Tatlıtuğ’dan başkasını partner olarak düşleyemiyorum. Ama onu hep başka kızlar kapıyor. Bir de oyunculuğa ara verip Amerika’ya gitmiş filan… O dönmeden televizyon zor görünüyor.
Peki sinemadan yeterince para kazanabiliyor musunuz?
Sinemadan çok para kazandım. O parayla kendime daha güzel aynalar aldım ve bol bol kendime baktım. Kendimden nefret ettim, kendime hayran oldum. İkisinin de aynı şey olduğunu anladığımda kalan parayı sevdiklerimle yedim, onu son kuruşuna kadar birlikte çarçur ettik.
OYNADIĞIM FİLMLERİ BAŞTAN SONA İZLEMEDİM
Kaprisli bir oyuncu musunuz?
Artık evet. Yönetmenine göre değişir. O şartları ne kadar zorlarsa ben de o kadar zorlarım. Kendimi bir araba yarışında gibi hissederim. Frenim çoktan kopmuştur. Hıza hız, kana kan, kötülüğe ekstra kötülük, korkuya en korkusuz halimle karşılık veririm. Kendimi bütün bu alçak duygulardan alıkoyamam, anımı yaşarım.
Kendi oyunculuğunuzu seyrederken neler düşünüyorsunuz?
Daha önce hiç kendi oynadığım bir filmi baştan sona izlemedim. Ya ben denk gelmedim ya da davetiye bana çok geç ulaştı. Ama youtube’a düştükçe parçalar halinde de olsa izliyorum. Beğendiğim sahneyi başa alıp, tekrar tekrar izliyorum. Altına yazılan yorumları okuyorum. O yorumları yazan insanlara çok büyük hayranlık duyuyorum. Bana en çok nelerden ilham alırsınız diye soracak olursanız, işte bu yorumlardan ve bu yorumları yapan yorumculardan.
SETTE ÇİLEK VARSA BEN DE VARIM
Set ortamında olmazsa olmazların var mıdır?Bornoz, dondurma, çilek ve 3g internet bağlantısı…Bunlar olmazsa olmazlarımdır. Bugüne kadar hiç olmadı. Sanırım bu yoksunluklar beni bağımsız sinemanın tanrıçası yaptı. Artık bana gelen film tekliflerinde öncelikle set ortamını konuşacağım. Çilek varsa ben de varım.
Göze hitap eden bir iş yapıyorsunuz kendinize nasıl bakıyorsunuz?
Dünyanın ve insan ruhunun çirkinliklerine tahammülüm yok, o yüzden etrafımı güzellikle kuşatıyorum. Kedilerimi kucağıma alıyorum ve küveti köpüklü sularla dolduruyorum.
KARŞIMDAKİLERE VERTİGO ETKİSİ UYANDIRIYORUM
Yoğun set koşullarından fırsat bulup arada ufak seyahat kaçamaklarınız oluyor mu?
İnsanın seyahat edebileceği tek gerçek yer ana kucağıdır. Bunun dışındaki bütün yerler ilüzyondur.
Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Baş döndürücü… Karşımdakilerde vertigo etkisi uyandırıyorum. Dengeleri sarsılıyor ve yer ayaklarının altından kayıyor. O yüzden çok az arkadaşım vardır. Hatta yok denecek kadar azdır. Kendim gibi olmayanlarla arkadaşlık edemem. O yüzden arkadaşlarım da baş döndürücüdür.
Evcil biri misiniz? Gece hayatını sever misiniz?
Evde o kadar yalnızım ki bazen kendi kalp atışlarımı duyuyorum. Geceleri dışarda olmayı sevmiyorum, yüzleri aydınlıkta görmek daha çok hoşuma gidiyor.
Alıntı: Televizyon Gazetesi
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.